Anadolu’da yaşayan her insan bilir: Küçüklüğünden beri kişinin annesi, babası, büyükleri, öğretmenleri, askerlikteki komutanı ve saire her biri tarafından “ona karışma, buna karışma, söz verilmeyince konuşma, haddini aşma, çok konuşma, bilsen bile -hatta haklı olsan bile- konuşma” denilerek, toplumda sıradan olmaya ya da sivrilmemeye yönlendirilmişisizdir.

Önde bulunmak, önder olmak her zaman tehlikenin en büyüğü ile karşı karşıya gelmektir. Zira toplumsal olaylarda, en öndekileri en önce alırlar. Geçmiş Türkiye’sine bakınız, hep öyle olmuştur.

Gelelim konumuzla irtibatına…

Türk Dil Kurumu’na göre STK’nın anlamı şöyle: “Devletin denetimi altında olmayan, kararlarını bağımsız olarak vererek toplumsal etkinliklerde bulunan bireyler topluluğu.”

Ülkemiz merdiven altı oluşumlardan, illegal yapılardan çok çekti. Onların çeşitli alanlarda faaliyetleri yüzünden millet cahil, devlet çaresiz kaldı. Sonuçta devlet çaresiz kalmaz tabi, vurur demir yumruğunu, bitirir işini. Tarihin çöplüğüne bakınız nice isimler, nice kuruluşlar devletin gücü karşısında eriyip yok olmuşlardır.

Devlet, her şeyin legal olmasından yana. Şeffaf STK’dan yana. Bu şekilde olmaları için de mali ve bürokratik desteğini her geçen yıl artırmaktadır. Bu sayede, siyasi partiler, sendikalar, vakıflar, dernekler devletin çeşitli organlarından yüklü miktarda teşvik alıyor.

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, hali hazırda en büyük STK destekçisidir. Bütün konuşmalarında STK’lara özel yer verir. Her vatandaşımıza, bilgi-beceri ve fikriyatlarına göre birer çatı altına girmelerini ısrarla tavsiye etmektedir.

Sayın Erdoğan, STK’ları “şehrin taşıyıcı sütunları olarak” görür. Daha şeffaf ve daha yayılmacı bir anlayışta olan STK’lara sonsuz destek verir. Özellikle gençleri ve bayanları buralarda, ön önlerde görmeyi her defasında tembih eder.

Zaten Sayın Başkanımız’ın ve devletimizin bu teşvikleri sayesinde her geçen yıl gençlerin STK’lara dahil olması artarak devam etmiştir. BM’ye göre 15-24 yaş arası kişilere “genç” deniyor. Ülkemiz gençlerinin spor, kültür-sanat, düşünce temelli STK’lara katılım artış oranı son beş yılda % 17,3 olarak gerçekleşmiş.

Ülkemizin genç nüfus artışına oranla STK’lara katılım oranı iyi gibi gözükse de şahsi fikrime göre ortalamanın çok çok altında. O kadar devlet teşviği ve tembihine rağmen, gençlerimiz STK’lara yeterli önemi ve katılımı göstermemektedir.

Yazının başında belirtmiş olduğum sosyolojik sebeplerden dolayı, milletimizin çekingen hafızası hâlâ dipdiri. Tabi ki lehimize ait olacak eski alışkanlıkları bitirmemiz lazım.

Sivil toplumu güçlü olan ülkelerin idaresi de güçlü olur. Devlet, gücünü milletinden alır. Silahlı gücü olan polis ve asker dar alanda yer alırken, milletin kendisi daha geniş alanda devletin ana koruyucusudur. Yakın zamanda 15 Temmuz 2016 darbe girişiminde canlı canlı yaşadık böyle olduğunu.

Batı’ya doğru gidildiğinde bireylerin, sivil toplumda daha fazla yer aldıklarını görüyoruz. Mikrofona veya mikrofon başındakilere daha yakın olduklarını görüyoruz. Böyle olunca da, seslerin daha gür çıktığına şahit oluyoruz.

STK’nın etkin gücü muhalefettir. Muhalefet etmek, asla her şeye muhalif olmak demek değildir. Daha iyi ve kaliteli olması istenilen bir şeyin önerisini yapmak ve takipçisi olmaktır. STK’lar da bu muhaliflik yönünü çok doğru kullandığı ölçüde doğru yerde olabilirler.

Ülkemiz dünyanın cennetidir. Genç nüfus fazladır. Kadını ve erkeği ile milli ve yerli konulara vâkıftır.

Herkese ama herkese herhangi bir STK üyesi olmayı şiddetle tavsiye ederim. Bu platformlarda mutlaka yer almalısınız.

Yaşı, cinsiyeti, mesleği ne olursa olsun herkes, faydalı gördüğü parti, vakıf, sendika, dernek vesaire herhangi STK kuruluşunun birer üyesi olmalıdır. Hatta yöneticisi olmalıdır.

Halk olarak gücümüz elimizdedir. Yeter ki, bunun farkında olalım ve içinde yer alalım. Haydi o zaman, ne duruyoruz? (30/09/2018)