![]()
Adem ÇATAK
ademcatak@gmail.com
Taş
01/05/2025
Taş, insanlık tarihi kadar eski. Hz. Adem’in oğlu Kabil, kardeşini taşla öldürmüştü. İlk kan ve ilk taş böylece buluşmuştu. Tarih, taşın kanla buluşmasını anlatır. Taşlanan peygamberin kavmi, taş yağmuruyla helak edildi. “Altını üstüne getirdik o şehrin ve üzerlerine taş yağdırdık (o inkarcıların). Uyarılanların yağmuru ne de kötü imiş.” Büyük fillerle gelen Ebrehe’nin ordusu küçücük kuşların attığı küçücük taşlarla helak oldu. Allah atınca taşı, kim kurtulabilir taşın gazabından? Taş, Nebi’nin elinde tanık, kafirin elinde isyan oldu. “Bil bakalım elimde ne var? Eğer peygambersen” sorusuna “Ben mi elindekini bileyim, elindeki mi beni bilsin?” hitab-ı nebisine “Şehadet ederim ki sen Allah’ın Rasulü’sün” cevabını veren taşlar. Bir insan tanıyamadı seni ey Rasül. Bir biz seni takdir edemedik. Rasul’ü tanıyan taşın, taşlara sultan olduğunu anlayamadı tarih. Elmas, değişmek istedi o çakıl taşıyla şerefini; kabul etmedi çakıl. Bilal’in göğsünde, imanın çığlığını duydu bir taş. Çağlar boyu devam edecek bir şehadetin ilk tanığı oldu. Ne kadar da isterdi incitmemeyi o sahabi-yi güzinin bedenini. Ne var ki takdir, ona bu görevi vermişti. Bilal’in iman imtihanına vesile olacaktı. Ve Uhud, şehitler diyarı, o taşı taşımaktan utandı. Sevgililer sevgilisinin yanağını yarıp dişini kıran taşı. Teselli etti Uhud’u Rasul: “Uhud bizi, biz Uhud’u severiz.” buyurdu. Daha bir muhabbetle kucakladı, bağrındaki şehitleri Uhud. Ey “ve ma rameyte”nin sahibi Allah’ım! Bir taş da benim içimdeki calut’a at. Affetti Uhud’ta atılan taşı Rasül. Küsmedi. Gah karnına bağladı o taşın bir kardeşini, gah yüzüğünde yer verdi. Küsmedi. Bana da küsme ey Rasül kardeşlerimin hatırı için. Biz ise senin gönlünü yaraladık, senin kalbini kırdık. Bizi de affet. Allah korkusundan yuvarlanan taşlar mı taş, yoksa Allah’tan korkmayan insanlar mı? İçinden sular fışkıran taşlar mı taş, yoksa bir damla gözyaşı akıtamayan insanlar mı? Taşlardan daha katı ve kasvetli kalpler, Allah’ın zikrinden uzak oluşlarının bu sonucunu nasıl telafi edebilecekler ki? Bir taş ki, Hazret-i Halil’in ayağını öpmüştür, kıyamete kadar Makam-ı İbrahim olma şerefiyle şereflenmiştir. Hz. Halil’in ayağını öpen taş mı taş, yoksa Nebi-yi Zişan’ın izinden gitmeyen insan mı? İsmail’in taşı var bir de... Hani şeytan vesvesesiyle yaklaşmıştı. Delicesine keskin bıçağa boynunu uzatmanın dehşetini hatırlatmak isteyerek teslimiyetini bulandırmak istemişti. Taş, en güzel cevap olmuştu, şeytana verilen. Bir de taşlaştırılan kavim var. Sodom ve Gomore şehirleri... Zina eden taşlanacaktır. Ya siz adaleti teslim edersiniz ya da Allah. Ama mutlaka taşlanmak var, taşlaşmak var zinanın sonunda. Bugün ise zina edenlerin bedenleri taşlanmak ve taşlaşmaktan kurtulmuş ise acaba taşlaşan kalpleri midir? Cennetten gelen Hacerü’l-Esved’in yanında, cehennem yakıtı olan taşlar da var. Cennetlik insanlar yanında cehennem odunu olacak insanların varlığı gibi. Antakya şehrine gönderilen üç davetçiyi yalanlayan, bu işten vazgeçmezseniz “taşlarız sizi” diye tehdit eden, bununla da kalmayıp o elçilere inanan Habib-i Neccar’ı şehit eden kavim var bir de. Habib de yine bir taşla şehit düşmüştü. Taşta izimiz var bizim, bizde de taşın izi. Habib’i şehit eden taş bizi de yaralar. Allah’ım güç ver bize, kudretinin kaynağından güç akıt. Ümmet-i Muhammed’e acı, merhamet et, ey merhametlilerin en merhametlisi. Ey gafur ve rahîm olan Rabbim. Taşta esma tecellileri “Arife eşyada esmâ görünür, Cümle esmada müsemma görünür.” Niyazî Mısrî Yemeğe ve içmeye ihtiyaçları yoktur taşların. Görmek için göze, işitmek için kulaklara, konuşmak için dile ihtiyaçları yoktur. Taşların neye ihtiyacı vardır? Var edilmesi ve varlıklarının devam ettirilmesinden başka bir şeye ihtiyaçları yoktur. Bu yönüyle taşlarda samediyyet nuru parlamaktadır. Allah’ın samediyyetini anlamak isteyenler taşlarda bu isimden bir pırıltı bulabilirler. Sağlamdır taşlar. Kaviyy’ül-metin esmasına bir aynadır. Serttir bazı taşlar, işlenmesi zordur. Şedidü’l-İkab olan Allah’ı tanıtmak istercesine. Bazıları da yumuşaktır taşların. Hemen erir yağmur altında. Bu yumuşak taşlar da herhalde Rahmeti ile Halim olan Allah’ı işaret ederler. Anneleri babaları yoktur taşların. “Lem yelid velem yûled” sırrı ne de güzel tecelli ediyor taşta. Bütün mahlûkat, Allah’ı anlatmak için yaratılmıştır, anlama kabiliyetiyle yaratılmış insana. Taşın sertliğinde Aziz’ün-züntikam yansır. Hz. Davud’un taşı, intikamını almıştır zalimden, mazlumun. Hendek’te Rasül’ün attığı taşlarla müminlerin izzeti sağlanmış, Mekkeliler bir daha dönememek üzere zillete bürünmüşlerdi. Filistinli çocuğun elindeki taş, tüm Müslümanların izzetini kurtarmaya yetebilecek mi? Ey Aziz olan Rabbim! Bize izzet ver, zelil etme artık Ümmet-i Muhammed’i. Her zor işe taşlar koşulur. En ağır yükleri onlar taşır. Sessizce dayanırlar, katlanırlar, direnirler. Şikayet ettiklerini duyan olmaz. Sabûr esmasına bir aynadır, taşlar. Sabır taşı da denir hani. Kullarının isyanına tuğyanına hemen ceza vermeyip tövbekâr olmaları için mühlet verici Sabûr olan Allah’ım! Bize de tövbe nasip et. Yoktan var edilişi en iyi taşlar anlatır. Hallak-ı Alîm’i yansıtır. Büyük bir kudretin nişaneleridir, kayalar taşlar. Kâdir olan Allah’ı gösterir. Tek olan tek yaratır. Hiçbir taşın aynısı diğer bir taş yoktur. Her taş tektir. Allah’ın yarattığı mahlukatta benzerlik bulunur ama ayniyet bulunmaz. Bütün mahlukat istisnasız Ahad’i anlatır. Taşlar da Ahad’in tecelligâhından biridir. Kahhar ism-i şerifine de mazhardır taşlar. Bir çok cinayet bir çok katl, taşla işlenmiştir. İçinden rengarenk desenler çıkan mermer taşları Musavvir ismini zikreder. Altında böcekleri ve nice bitkileri barındıran taşlar, Allah’ın Rahman’lığına bir nişanedir. Taşlar sayesinde toprak nemli kalır ve bitkiler bu sayede yaşamlarını sürdürebilirler. Sıcak güneş karşısında gölge arayan böcekler taşlarda bu Rahman’ın rahmetine sığınırlar. Kendisiyle evler yapılan taşlar, Allah’ın Nâfî’ ismine bir tecelli olmaz mı? Taşı yaratan Allah, altını da yaratmıştır. Bütün taşları da altın olarak yaratabilirdi. Taşın altından neyi eksik? Muğnî olan Allah’ım! Gönüllerimize zenginlik, kalplerimize yumuşaklık, aklımıza idrak, bedenimize sıhhat, dilimize sıdk, ehlimize afiyet, büyüklerimize hayırlı ömür, fikrimize nur, dertlerimize sabır, nimetine şükür ver. Güzeller güzeline salat olsun. Rabbime hamd olsun. Amin. Yazar Hakkında Prof. Dr. Adem ÇATAK Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Temel İslam Bilimleri Tasavvuf Ana Bilim Dalı Başkanı
|
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
Münacaat - 14/04/2025 |
Hamd ediyorum. Kitabının ilk cümlesi, cennetliklerin son cümlesiyle... Övgü sadece sanadır. Senden başka övülecek ne vardır. Övgü de senin öven de. Münezzehsin. Tenzihimizden de münezzeh. Sen nasıl övdünse kendini öylesin. Övgümden de münezzehsin. |